EKOTURİZM GÖZDEN KAÇMASIN’

Marmara Bölgesi’nde dağcılık ve doğa kulüplerinin başlıca destinasyon alanları arasında bulunan Suuçtu Şelalesi ve Tabiat Parkı’nda son dönemde ekoturizme yönelik etkinliklerde artış yaşanıyor.

Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin gezdiği şelale bölgesinde, yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte ziyaretçi sayısı artarken, özellikle zengin habitat içinde düzenlenen doğa yürüyüşleriyle bölgenin tanıtımına katkı sağlanıyor.



 Zen Kuaför Mustafakemalpaşa

TEMA VE GÖKBUDAĞ, BÖLGEYE HAYRAN KALDI

Bursa’da faaliyet gösteren GÖKBUDAĞ Doğa Sporları ve Dağcılık Kulübü üyeleri, TEMA’nın düzenlediği özel bir programla Şelale bölgesi ve Çataldağ ormanlarında yeşilin tadını çıkardı. Misafirlere rehberlik eden tanıtım gönüllüsü ve eğitimci Alim Ölmez, Mustafakemalpaşa’ da ekoturizm açısında son derece zengin doğal alanlar ve gezilebilecek güzel yerlerin olduğunu belirterek, bölgede buna yönelik çalışmaların arttırılması gerektiğini vurguladı.

EKOTURİZM DAHA DA GELİŞTİRİLMELİ’

Suuçtu’nun, ziyarete gelen herkesi büyülediğini belirten Ölmez; “Mustafakemalpaşa’da etkili bir koordinasyonla ekoturizm politikaları geliştirmek artık kaçınılmaz görünüyor. Bu alandaki kriterler saptanmalı, yerel kültürün sürdürülmesi ve halka yarar sağlanması öncelenmelidir.  Güçlü bu potansiyel tehlikeye atılmamalı, kesin kurallarla ekoturizm canlandırılmadır. Bu potansiyeli geliştirmek, hepimizin görevidir” dedi.

Canlıya sevgi, doğaya saygı, hoşgörü, zarafet ve nezaket düsturuyla kurulan Gökyüzü Bursa Doğa Sporları ve Dağcılık Kulübü (GÖKBUDAĞ), TEMA Bursa ve Mustafakemalpaşa temsilciliklerinin organizasyonu ile Suuçtu Ekoturizm Yürüyüş Parkuru ve Suuçtu Şelalesi’nde etkinlik düzenledi.

Faaliyete katılan grupların Etibank parkında sabah saatlerinde buluşmaları ile başlayan etkinlik 55 doğasever ve TEMA gönüllüsü ile gerçekleştirildi. Ziyaretçiler, Mustafakemalpaşa’nın doğa sporcusu ve gönüllü alan rehberi Alim Ölmez’in rehberliğinde, TEMA Gönüllüsü Ezel Tuna ile GÖKBUDAĞ Dernek Başkanı ve MEB Müfettişi İsmail Ünlüer’in organizasyonu ile Suuçtu Şelalesi ve Çataldağ ormanlarında 8 km’lik parkurda doğa yürüyüşü gerçekleştirdi.

DOĞANIN TADINI ÇIKARDILAR

Faaliyet içeriği hakkında bilgi veren Alim Ölmez,  Muradiyesarnıç Mahallesi’nden başlayan yürüyüşte Ekoturizm rotası boyunca beş şelalenin ardından doğaseverler Türkiye’nin en güzel doğal güzellikleri arasında bulunan 39 metrelik Suuçtu şelalesini gezdi. Daha öncede Mustafakemalpaşa’da çeşitli parkurlarda yürüyüş gerçekleştiren ziyaretçiler, bölgenin doğal güzelliklerine hayran kalırken, el emeği lezzetlerin tadına baktı.

Misafirler, muhteşem güzelliği ve büyüleyici atmosferi ile kendisine hayran bırakan şelalede keyifli zaman geçirdi. Çoğu katılımcı, ilk kez gördükleri Suuçtu Şelalesi ve çevresinde huzur bulduklarını söylerken, gün içerisinde muhteşem fotoğraf kareleri ile günü ölümsüzleştirerek güzel anılarla Mustafakemalpaşa’dan ayrıldı.

Mustafakemalpaşa’ da eko turizm açısında son derece zengin doğal alanlar ve gezilebilecek güzel yerlerin olduğunu belirten Alim Ölmez, bölgede ekoturizmin arttırılması gerektiğini vurgulayarak bilgiler verdi.

EKOTURİZM POLİTİKALARI GELİŞTİRİLMELİ’

Ekoturizm hakkında bilgiler veren Mustafakemalpaşa tanıtım gönüllüsü ve eğitimci Alim Ölmez; “Ekoturizm, oldukça yeni bir kavram. İlk kez 1992 Rio Çevre Zirvesi’nde sürdürülebilir bir dünya ve çevre için kriterler ortaya konmuştu. Bu kriterler, turizme de uyarlanarak, çevreye zarar vermeden, ondan yararlanma yöntemlerinin geliştirilmesi ve tüm yerli halkların kültürlerini yok etmeden, onların turizm faaliyetlerinden yararlanmalarının sağlanması şeklinde özetlenmişti. Günümüze kadar geçen süreç içinde, giderek ‘ekoturizm’ kavramı ve tanımı benimsendi ve 2002 yılının Mayıs ayında, Kanada’nın Quebec kentinde, 133 ülkeden gelen 1100 delegenin katılımıyla yapılan ‘Dünya Ekoturizm Zirvesi’nde, tüm ülkelerin benimsediği ortak bir tanım saptandı. Buna göre ekoturizm, ‘yeryüzünün doğal kaynaklarının sürdürülebilirliğini güvence altına alan, bunun yanı sıra yerel halkların ekonomik kalkınmasına destek olurken, sosyal ve kültürel bütünlüklerini koruyup gözeten bir yaklaşım ya da tavır’ olarak benimsendi” şeklinde konuştu.

Alim Ölmez, bu kavramı benimseyen ülkelerin, doğal sonuç olarak öncelemeleri gereken prensipler ve uygulayacakları yöntemleri ise şöyle sıraladı; “Ekoturizm politikaları geliştirmek ve planlama yapmak. Ekoturizm için kurallar geliştirmek. Ekoturizm alanında ürün geliştirmek, pazarlama ve tanıtım yapmak. Ekoturizmin getiri ve götürülerini (maddi ve manevi) izleyip saptamak.”

EKOTURİZMDE ÖNEMLİ KRİTERLERE DİKKAT EDİLMELİ’

Ekoturizmde uyulması gereken kurallar hakkında Ölmez şu bilgileri verdi; “Yukarıdaki tanım uyarınca ekoturizm, her şeyden önce ‘çevre ve kültür değerlerinin sürdürülebilirliğini garanti altına alan, yerel halklara maddi yarar sağlayan turizm’ olarak kavransa da, ağırlıklı faaliyet alanı olarak doğada yapılan turizm türlerini kapsamaktadır. Buna göre, el değmemiş doğada yapılan tüm turizm çeşitleri, ekoturizmin kapsamına girmektedir. Ekoturizmin iki önemli kriterinden biri olan, ‘doğal çevrenin sürdürülebilirliği’ ilkesine, bu doğa turlarında sıkı sıkıya uyulmalıdır. Doğa turlarında seçilen rota, bu turlar için eğitilmiş uzman rehber kullanılması, turlarda mutlaka uyulması gereken kurallar, çok önemlidir. Gerek tur düzenleyen acentaların, gerekse tur katılımcılarının uyması gereken diğer kurallar ise şöyle özetlenebilir: Milli park, doğal koruma alanı, vb. ilan edilmiş bölgelerde, ilgili bakanlık ve kurumlarca konulmuş kurallara kesinlikle uymak, girilmesi ya da kamp yapılması yasak ya da kısıtlamalı bölgelerdeki yasaklara uymak. Gezilen veya kamp yapılan yerlerde belirlenmiş gezi rotaları varsa, bunlara kesinlikle uymak, tecrübeli doğa rehberinin uyarı ve yol göstericiliğine uymak. Gezilen yerlerde flora ve faunaya asgari zarar verecek şekilde hareket etmek. Gezi faaliyeti sırasında çevreye hiçbir şekilde atık bırakmamak, doğada silinemeyecek izler bırakmamak. Özellikle nesli tehlikede bulunan hayvanların bulunduğu bölgelerde gürültü vb. kirlilik yaratmamak. Acentalar için: flora ve faunanın korunmasına özel önem verilen yerlerde gerek yıl içinde, gerekse uzun vadede tur rotalarını, koruma ilkelerini gözeterek, sık sık değiştirmek; yetkili resmi kurumlar tarafından doğa ve dağ rehberliği sertifikasyonu varsa, mutlaka sertifikalı rehberler kullanmak, eğer yoksa doğa turları konusunda uzman kurum ve kişilerden eğitim almış tecrübeli rehberler kullanmak.”

YEREL KÜLTÜR SÜRDÜRLEBİLMELİ VE YARAR SAĞLAMALI’

Gönüllü alan rehberliğinin yanı sıra mağaracı ve dağcı da olan Alim Ölmez; “Ekoturizmin ikinci önemli kriteri olan ‘yerel kültürlerin sürdürülebilirliği ve yerel halkların bu turizm faaliyetinden yarar sağlaması’ ilkesi ise, iki önemli prensibi barındırıyor. Birincisi, ekoturizm faaliyetinin yapıldığı bölgenin yerel halkının, bu faaliyetten maddi bir pay alması. Bunu sağlamak için öncelikle, uluslararası büyük tur operatörlerinden ziyade, ülke hatta bölge çapındaki daha küçük acentaların ekoturizm faaliyetinde yer alması arzu ediliyor. Bu acentaların, tur programlarını yaparken, olabildiğince tur gereksinimlerini bölgeden sağlamaları, bölgeye maddi yarar sağlanmasının önemli bir önkoşulu. İkinci önemli prensip ise bir bölgeye turizm aracılığıyla katkı sağlarken, maddi ve manevi kültür unsurlarının bozulmaması prensibi. Otantik kültürlerin, ahlaki değerlerin bozulmadan yaşadığı bölgelerde, turist gruplarının bu değerlere saygılı davranması gerekiyor. Kılık-kıyafet konusuna özen göstermek, dini ve ananevi değerlere saygılı davranmak, yerel yeme-içme-eğlenme vs. geleneklere uyumlu davranmak ve mümkün olduğunca katılmak, vs. gibi. Ayrıca maddi kültür eserlerine de saygılı davranmak, korumacılığı desteklemek, gerek turizm profesyoneli, gerekse tüketici olarak, yerel dokuyla uyuşmayan modern mimari ürünleri yerine, koruma altına alınmış otantik yapılarda hizmet veren konaklama tesislerini tercih etmek ve desteklemek gerekiyor.  Artık tüm dünyada bu çevreci tutumu benimseyen acentalar ve onların turları destek görüyor ve tercih ediliyor. Hatta bu anlayışla faaliyet gösteren acentalara, özel ödüller, belgeler veriliyor. Gerçekten de, insanların tüm yeryüzünde birbiriyle buluşması, kaynaşması ve barış içinde bir arada bulunmasını sağlayan turizm hareketleri, ancak böylesi bir anlayışla, var olan değerlere zarar vermeden sürdürülebilir” ifadelerini kullandı.

GÜÇLÜ POTANSİYEL TEHLİKEYE ATILMAMALI’

Türkiye’nin ekoturizmdeki şansı ve bulunduğu nokta hakkında ise Ölmez; “Ülkemizin zengin coğrafyası ve doğal potansiyeli, doğa turizmi türleri açısından büyük bir şanstır, ancak bilinçsizce davranılması sonucunda, hızla çevre değerlerinin bozulması da kaçınılmaz olacaktır. Bu potansiyel tehlikeyi acilen görüp, doğa içinde yapılan tüm turizm türlerinde ‘çevreyle barışık’ tarz ve yöntemleri benimsemeliyiz. Ekoturizm kavramı Türkiye’de yeni tanınan bir kavram ve maalesef, resmi kurumlar bu turizm türünün sürdürülebilmesi için, gerekli düzenlemeleri yapmış değiller” dedi.

KESİN KURALLAR GEREKİYOR’

Bu konuda ilgili bakanlıkların (Turizm, Orman, Çevre, Kültür) acilen koordineli bir çalışmayla, ortak ve kesin kurallar (gerekli yerde cezalar) saptamaları gerektiğinin altını çizen Alim Ölmez, dağ ve doğa rehberliği için sertifikasyon programları geliştirilerek uygulamaya koymaları, ekoturizm bölgeleri ve rotaların saptanmasının ise en öncelikli önlemler olduğunu vurguladı.

Ölmez; “Bunlarla paralel olarak ve daha uzun bir süreç boyunca da, hem turizm profesyonellerinin, hem de bölge halklarının, ekoturizm konusunda bilinçlendirilmeleri ve eğitilmeleri gelmelidir. Özellikle ekoturizmden gelir sağlayacak olan bölge halklarının, sahibi ve bekçisi oldukları doğal ve kültürel zenginliklerin bilincine varmaları ve ancak bunları koruyarak, insanlığa ve kendilerine fayda sağlayacaklarını kavramaları gerekmektedir. Yerel yöneticilere ve bölge halklarına, ekoturizm tür ve çeşitleri ve yöntemleri hakkında eğitim, kurs ve brifingler verilmeli, kendilerinin de ürün ve eko-konaklama imkanları geliştirmesi için destek sağlanmalıdır. Turizme erken açılmış bazı kıyı bölgelerimiz hariç, henüz ülkemizin pek çok bölgesinde doğa bozulmamış ve bakirdir ve özellikle endemik türler, flora ve fauna konusunda dünyada eşine az rastlanır bir zenginlik vardır. Buna sosyo-kültürel değerler de eklenince, Türkiye, ekoturizm konusunda potansiyel bir cennettir. Bu potansiyeli değerlendirip geliştirmek, hepimizin görevidir” dedi.

 

Etiketler

mustafakemalpasagzt