Saadet Partisi BM Zulümlere İmza Atıyor Dedi.

Saadet Partisi Yıldırım Kadın Gençlik Kolları Başkanı Emine Talakoglu 10 Aralık Pazar günü Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle yaptığı basın açıklamasında “Gazze’de bir soykırım yaşanırken Birleşmiş Milletlerin soykırıma sessiz kalması Dünya İnsan Hakları Günü bildirgesinin çöktüğünü göstermiştir” dedi.

Talakoğlu yaptığı açıklamada “Bugün 10 Aralık 2023 Pazar. Bundan tam 75 yıl önce 2. Dünya Savaşının sonrasında Birleşmiş Milletlere üye devletler bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleşerek İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini imzalamışlarıdır. Bildirinin imzalandığı 10 Aralık günü bundan sonra Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmıştır” dedi.



 Zen Kuaför Mustafakemalpaşa

Talakoğlu “Birleşmiş Milletlerdeki egemen ülkeler söz konusu bildirgenin ilkelerinin aksine birçok zulme imza atmıştır.

Saadet Yıldırım Kadın Geçlik Başkanı Emine Talakoğlu: BM Dünya İnsan Hakları Günü Bildirgesi çökmüştür.

Fakat gelinen süreçte sözde insan hakları savunucusu olan ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde imzası bulunan Birleşmiş Milletlerdeki egemen ülkeler söz konusu bildirgenin ilkelerinin aksine birçok zulme imza atmıştır. Aslında bunun olması da gayet normaldir. Zira ateşe neden yaktığını soramayacağımız gibi batıl medeniyeti de görünürdeki sahte yüzünün aksine batıl ilkelerinin gereklerini yerine getirmiştir.

FİLİSTİN’DE SOYKIRIM VAR

Özellikle içinden geçtiğimiz şu günlerde Filistin’deki / Gazze’deki mazlumların feryatları arşı inletmektedir. Kardeşlerimiz topraklarından edilmekte, evlerinden zorla çıkarılmakta, her an tepelerine düşecek bir bomba ile veya evlerini basarak bir İsrail askeri tarafından öldürülme korkusu altında en temel insan haklarından mahrum bırakılmaktadır.

DOĞU TÜRKİSTAN’DA KÜLTÜREL SOYKIRIM VAR

Doğu Türkistan’da ise Uygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıklar, kültürel soykırımın, sistematik baskının ve insan hakları ihlallerinin en acı verici durumlarını yaşamakta, aileler parçalanmakta, çocuklar ebeveynlerinden koparılmakta ve toplu kamplarda zorla tutulmaktadır.

Doğu Türkistan’da kardeşlerimiz, İslami kimliklerini ve kültürlerini koruma mücadelesi verirken, Filistin’de-Gazze’de ise Müslüman kardeşlerimiz topraklarını ve mukaddesatlarını korumak için direniş göstermektedirler. Bunun dışında Dünyamızdaki tüm mazlum coğrafyalardaki zulümler çekilmez bir hal almış, vicdanlar artık bu zulme dayanamaz hale gelmiştir. Zulüm altındaki bölgelerde yaşanan insan hakları ihlalleri, tüm İslam ümmetinin ve insanlık ailesinin ortak derdi olmalıdır.

BATI MEDENİYETİ KAN, GÖZYAŞI VE ZULÜM ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞ

Buradan da net bir şekilde anlıyoruz ki batıl medeniyeti kan, gözyaşı ve sömürü üzerine inşa edilmiştir. Fakat durum böyle iken dünyadaki zulümlerin müsebbipleri, sözde insan hakları savunucuları ve insan hakları ile demokrasinin koruyucuları olarak kendilerini tanımlamaktadır.

İSLAM ÜLKELERİNİN LİDERLERİ BATIYA DÖNÜK

Bu durumdan daha da acı olan ise batılın temsilcilerinin zulümleri ortada iken İslam Ülkelerinin işbirlikçi liderlerinin yıllardan bu yana yönünü hep batıya dönmeleri ve zulmü yapanlardan medet ummalarıdır. Bu işbirlikçi liderler ateşe su dökeceğine benzin dökmüş, en iyi ihtimalle de ateşe sön demiş veya ateşi yakana ateşi söndürmesi gerektiğini belirtmeye çalışmıştır.

Yemenli bir çocuğun hayatı İtalyan bir çocuğun hayatıyla eşit değere sahip olmadıkça, Suriyeli bir çocuğun hayatına Fransız bir çocuğun hayatıyla aynı değer verilmedikçe, Filistinli bir çocuğun ölümüne Ukraynalı bir çocuğunun ölümü kadar tepki verilmedikçe, Doğu Türkistanlı bir kardeşimizin hürriyeti bir Amerikan vatandaşının hürriyeti ile eşdeğer olmadıkça evrensel insan hakları kavramını kabul etmiyor ve reddediyoruz.  Artık dünyaya şu soruyu her zamankinden daha ciddi bir tonda soruyoruz: “Bugün görmezden geldiğiniz ve kamuflaj aracı olarak kullanmaya çalıştığınız insan haklarına yarın herkesten çok sizin ihtiyacınız olursa ne yapacaksınız?”

İNSAN HAKLARI DOKTİRİNİ ÇÖKMÜŞTÜR

Şunu artık net olarak görmemiz gerekmektedir! Sözde medeni ülkeler, Gazze’de yaşanan soykırımı meşru müdafaa olarak niteleyerek dikkate değer bulunan tüm insan hakları metinlerini tek taraflı olarak feshetmiştir. Bu münasebetle fiili durumu net bir şekilde ortaya koyuyor ve insan hakları doktrininin çöktüğünü ilan ediyoruz. Ne Birleşmiş Milletler ne de İnsan Hakları Mahkemeleri artık yok hükmündedir!

Dinimizin temeli Halık’a tazim mahlukata şefkattir. Dolayısı ile inancımız gereği her bir can kıymetlidir ve korunmaya değerdir. Fakat bugün Gazze’de bir soykırım yaşanırken ülkemizde vicdanı körelmiş bazı siyonist ruhlular veya bazı gaflette olanlar bu soykırımı görmezden gelmektedir. Yine bazı çevrelerin bu olağanüstü durum karşısında insan haklarından ziyade hayvan haklarını öncelemelerini de şaşkınlık içinde izliyoruz.

İNSANIN DOĞUŞTAN BEŞ TAMAL HAKKI VARDIR

Hepimizin de bildiği üzere insanın yaratılıştan dolayı “Hayat-Yaşama, Din-İnanç, Akıl, Mal ve Nesil” olmak üzere beş temel ‘HAK’kı vardır. Yönetimlere düşen bunları korumaktır. Bunların korunmasında kimsenin ırkı, dini… sorulmaz! Ancak günümüz dünyasında güçlü olan batıl medeniyetin yöneticileri adeta ‘ben güçlüyüm, istediğime hak verir, istediğimden de alırım’ diyorlar. Bu sebepledir ki Dünya’nın yönetimi tahrif ettikleri inanç ilkelerini referans alan ve bu şekilde zulüm yaparak dünyamızı kaosa sürükleyenlerde değil HAK olan İslam ilkelerini uygulayacak olanlarda olmalıdır. Bu sebepledir ki her şart ve koşul altında mutlak doğru olan HAK ilkeler etrafında bir araya gelmeliyiz. Bu bizim insani bir vazifemiz olmasının yanında imanı bir ödevimizdir.

İSRAİL LAFTAN DEĞİL GÜÇTEN ANLAR

Şunu da üzülerek ifade etmek istiyoruz ki, Gazze’de zulümler devam ederken bu zulme sözü ile karşı duranlar eylemleri ile maalesef zulme destek olmaktadır. Buradan bu acıların sonra ermesi için başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm İslam Ülkeleri liderlerine çağrıda bulunuyoruz. Gazze’deki zulümlerin karşısında İslam toplumlarının yanında Hristiyan ve aklıselim Yahudi toplumları bile ayakta iken lütfen israil terör devleti ile olan ilişkileri sona erdirin veya en azından askıya alın; büyükelçilerinizi istişare maksatlı değil gerçekten geri çağırın; israil büyükelçilerini istenmeyen kişiler ilan edin; israil ile ticari ilişkileri yasaklayın ve LÜTFEN giden gemilerle israili beslemekten vazgeçin! Kendinize gelin!  Ayağa kalkın! Ve inancınızın gereğini yerine getirin! Lütfen etkisi olmayan sözde kınamalardan vazgeçerek D8’i aktif hale getirin! Zira Rahmetli Erbakan Hocamızın da söylediği gibi “israil laftan değil ancak GÜÇTEN ANLAR!”

Bu duygu ve düşünceler ile basın açıklamamızın hükmünü yitirmiş 10 Aralık Dünya İnsan Hakları gününü de içinde barındıran batıl sistemin yerine Hakka dayalı adil düzenin kurulmasına, Hak etrafında birliğimize, tüm zulümlerin sonra ererek yeni bir dünyanın kurulmasına vesile olmasını diliyoruz”dedi.

Etiketler

mustafakemalpasagzt